Blake her zaman ki gibi yorgunluktan bitap düşmüş şekilde konuşmayaçalışıyordu. ‘Ben yapamam Lordum. Bunu başaramam’ diyordu. Tiz ve soğuk bir ses ‘Yaparsın Blake. Sen bunun için varsın unuttun mu? Dedi. Muhtaç gözlere, yardım istercesine baktı. Gözleri gözlerinedeğdiği anda kafalarını başka yönlere çeviriyorlardı. Hiç kimse mi benidüşün müyor ? Diye acılı bir şekildedüşündü. İçi çaresizlik içinde kıvranıyordu. İçinde ki acı yüzüne vurmuştu. Bunuyapamazdı. Masumdu onlar. Hiçbir suçları yoktu. Hiçbir… ‘ Pekâlâ yapacağım.’ Dedi umutsuzca.‘Başka çaren yok zaten Blake bunu zatenbaşından beri biliyordun. Boşuna direttin, beni ve kendini yordun Blake. Fakatsen en sadık hizmetkârlarımdan birisin. Seni cezalandırmayacağım’ dedi tiz ses. Masadan bir anda öfkeli uğultular yükseldi.Lord sinirlenmişti. Asasını havaya kaldırdı. Kırmızı ışık tüm odanın içinde hızdönmeye başladı. Bir anda öfkeli uğultu yeriniacılı çığlıklara bıraktı. ‘Yeter!’ diye bağırdı tiz ses. Herkes bir anda sustu. Acı yüzlerinevurmuştu. ‘O çok güçlü. Sus Blake sus…’ dedi babasının uyaran sesi.
Canım sıkıldı kısa yazdım.