Lauren, bir yandan Diagon Yolu'na gitmek için hazırlanıyordu. Birkaç dakika önce, babasını Diagon Yolu'na gitmeye zor ikna etmişti. En az odası kadar siyah cüppesini üstüne geçirdi. Odası baştan ayağa, en az ruhu kadar karanlıktı. Duvarlar, halı, yatak, gardırop, aklınıza gelebilecek her şey siyahtı. Lauren, siyah cüppesi ve çantasıyla, hazır olarak odasından çıktı. Babası da giyinmiş, onu bekliyordu. Lauren'in ailesi, o 8 yaşındayken boşanmıştı. Lauren buna sevinmişti, babasının o Muggle kadında ne bulduğunu anlayamıyordu bir türlü. Aklı başına gelmişti sonunda. Böylece Lauren'in vekaleti babasına geçmişti. Zaten öyle olmalıdı, yoksa Lauren ne yapar eder, o Muggle kadından kurtulurdu.
Mr Grace ona "Hazır mısın?" diye sordu. "İyi. İlk önce Gringotts'a gitmemiz gerek, biraz Galleon almalıyız. Oradan da Ollivander'a geçeriz. Tamam mı?"
"Tamam." dedi Lauren. En çok asayı istiyordu.
"Şömineden gideceğiz." dedi Mr Grace. Şömine daha kestirme bir yoldu. Ve Mr Grace kendi deneyimlerinden biliyordu ki, 1. sınıf alışverişini tamamlamak bir gün sürüyordu.
Lauren hızla şömineye gitti. Şömineye girer girmez "Diagon Yolu!" diye bağırdı. Lauren'in ayağı yere bastığında Diagon Yolu'ndaydı.
Birazdan Mr Grace de geldi. Ve Gringotts'a doğru yola koyuldular.
Gringotts'a gittiklerinde bir cincüce onları karşıladı.
"Mr Grace, Miss Grace. Sizi görmek ne güzel."
Mr Grace "Kasamıza gitmek istiyoruz." dedi kibarca. Bu söz üzerine cincüce onları bir Gringorrs arabasına bindirdi. Biraz sonra kasaya gelmişlerdi.
Mr Grace cebine biraz Galleon aldıktan sonra Gringotts'tan ayrıldılar.
"Şimdi asa dükkanına gidiyoruz baba." dedi Lauren.