"Elyssa kalk hadi kızım." Bana her zaman tıslamayı andıran bir sesle konuşmak zorunda mı? Bu ölümyiyenleri anlamakta güçlük çekiyorum doğrusu. Hani kötüler desem değil. Bana sanki kırılacak bir porselen bebekmişm gibi özenle bakıyorlar. Her öğün çeşit çeşit yemekler, yeni kıyafetler, mücevherler... Fakat ters bir şeyler var bunu sezmek çok güç değil. İnsanların iyisi kötüsü olduğu gibi bu büyücü -ki bende bir cadıymışım- zımbırtılarının da kötü adamları var.
"Ahh, pekala Kevin. Umarım bugün yapılacak bir iş yoktur." dedim bıkkınlıkla. Genellikle bir yerlere gidip onlar adına istemem gereken şeyler oluyor. Elindeki çubuğu salladı ve gerçekten sevecen bir ifadeyle - ki bunu yakalamak çok zordur.- konuştu "Seninde bir asaya ihtiyacın var, tatlım." Lanet olsun şu sevgi sözcüklerini bana kullanmasından nefret ediyorum. Tamam belki çok karizmatik adam. Hani şu süper-man gibi uzun boylu, kaslı ve mavi gözlü erkeklerden bahsediyorum... Ama inan bana hiç tipim değilsin adamım. "Tabii yaa, kadim büyücüye bir asa şart." Kadim büyücü derken parmaklarımı havaya kaldırıp tırnak içine almayıda unutmamıştım. Benim bu yarı bıkkın yarı alaycı tavrım onun hoşuna gidiyordu. İsterik bir kahkaha attı. "Gücünün farkına ne zaman varacaksın?" birden ciddileşiverdi. Tanrım ben başbelası kardeşin tekiydim ve evde dayak yiyip harcanana hep ben olmuşumdur. Hani güç nerde?
"Kusura bakma, ama şu büyü olayına sanırım hiç alışamayacağım. Hem duyduğuma göre bunun bir okulu varmış. Ve ben kesinlikle o okula gitmedim." Düşüncesi bile ürkütücüydü. Birkaç büyücü arasında bu kadar rahatsız olurken yüzlerce büyücü arasında... "Bilmen gerekeni öğreneceksin merak etme." dedi kibarca. " Hiç şüphem yok." dedim mırıldanarak "Çıkarsan hazırlanıp geleceğim." deyiverdim. Hızlıca odadan çıktı ve kapıyı arkasından kapattı. Hmm asa satılan bir yere gidecekmişiz. Ne giysem uygun olur. Neler saçmalıyorum! Dar kot pantolonumu giydim ve üzerine de "Get out" yazan badimi giyip odamdan çıktım. Saçlarımı toplama gereksinimi duymuyordum. Onlar kendi halinde dalgalı güzel saçlardı zaten.
Kevin tam tahmin ettiğim gibi kapıda beni bekliyordu ve sanki karşısında bir tanrıça görmüş gibi ağzı sulanarak bana bakıyordu. Sadece bir kot pantolon ve badi Kevin. Erkekleri anlamak güç doğrusu. "Hadi gidelim." dedim ve koluna tutundum. Yine şu cisimlenme olayı. Kendimi girdapta gibi hissediyorum ve her defasında midem bulanıyor. Gözlerimi açtığımda kendimi asa dükkanınıniçinde buluverdim. Yaşlı bir adam önündeki onlarca kutunun arasından beni görebilmişti sanırım. Çekingen bir tavırla "Merhabaaa." dedim.