Sonunda olmuştu! Büyücülerin dünyası, ait olduğu yer. Otobüsle yapılan bir buçuk saatlik uçak yolculuğundan sonra yine yarım saatlik otobüs yolculuğu yapmış ve daha önceden ona belirtilen durakta inmişti.
Çevresine bakındı. Her ne kadar onlar buraya taşınalı 6 ay gibi bir süre geçmişte olsa Londra sokaklarına ve Victoria stili binalara alışık değildi. O tek düze, dikdörtgen New York apartmanları arasında büyümüştü. Bu kadar detaya alışık olmasada yine güzel bir şey olduğunu düşünmüştü. Ona rağmen tek bir bina, şimdiye kadar gördüklerinin arasında en çarpık yapıolma şerefine erişmişti. Eski orta çağ şeklindeki tabelasında yarım yamalak yazıları okumaya çalıştı. En sonunda birazda tahminle gelmesi gereken yer olan Çatlak Kazan yazısını fark etti.
İçeri girdiğindeki ortamı anlatmaya yetecek gücü olduğunu sanmıyordu.Kesinlikle orta çağda geçen, The Patriot veya Braveheart'de gördüğü (ki iki filmdede Mel Gibson'ın baş rol oynamış olması garipti) evlere benziyordu. Orta çağdaki krem rengi duvarlar, kestane rengi ahşap sütunlar, yine kestane rengi ahşap tezgah. New Yorkta gördüğü otellerin, barların niteliklerinden hiç biri burada yoktu. Hatta neredeyse zorlukla farkettiği uçan şarap kadehleri ve şişeleri hiç yoktu!
Elinde bavullar, kot bermuda şort ve hawaii gömleği ile bu mekanın büyüsünü bozan tek kişiydi. Gerçektende büyüsünü bozmuştu. Tezgah'a doğru giderken uçan kadehlerden birisine çarpmış ve alnını incitmişti. Bir kaç adamın homurtusunu duydu ama yoluna umursamadan devam etti. Daire şeklinde oturaklara rahatsız olduğunu belirtircesine baktı. Bu dört ayaklı sandalye bozması şeyleri sadece havuz başındaki barlarda görmüştü. Bir tezgahın başında ne işi vardı? Üstelik kumaşları mordu ve daha ne olduğunu anlamadan sarıya dönmüştü. Burası büyücülerin dünyasıydı. Alışması lazımdı, artık o da buraya aitti.
Bavulunu taburenin yanına koyarak acemi bir şekilde oturmaya çalıştı. Öksürük ile boğazını temizleyip aklından ne diyeceğini geçirdi. Böyle bir şeyi ilk defa yapıyordu. Kibar mı olmalıydı yoksa soğuk mu? Belki biraz erkeksi. Ama burası Londraydı. Kibirin ve kibarlığın şehri.
"Afedersiniz bayım, ben Jack Sezluc'a. Acaba birisi beni sormuş muydu diye merak ettimde. Bir bilginiz var mıydı acaba?