Daha gidilecek çok yer vardı. Sadece asasını almışlardı. Annesi ona önce Aktar'a gidilmesi gerektiğini söylemişti. Aslında gerek yoktu da Mrs Hicks'e göre Diagon Yolu'ndaki en berbat yer orasıydı. Ve Mrs Hicks ilk önce en kötü olanı halletmek isterdi ki güzelleri sonraya kalsın.
Amanda da kim oluyordu ki annesini kıracaktı? O yüzden "Hay hay bilakis, " deyip Aktar'a doğru yola koyuldular.
Aktar'a geldiklerinde Amanda ve Mrs Hicks'i kötü bir koku sardı. Annesinin haklı olduğunu görebiliyordu Amanda. Bu koku çekilmezdi!
Amanda ilerlemeden önce dükkandan sıvışmaya çalıştı ama annesi onu tuttuğu gibi dükkanın içine sürükledi. Ve "Hiçbir yere gitmiyorsunuz Amanda Sophia Hicks!" dedi.
Ama Amanda bu gibi durumlardan nasıl sıyrılabileceğini düşünebilecek kadar akıllıydı. Annesine "Ben biraz etrafa bakacağım, umarım buraya gelmeye değer bir şeyler vardır." dedi. Mrs Hicks'i gözünden kolayca sıyrılıp görünüşünü değiştirdi. Şimdi kısa boylu, tombul, siyah ve kısa saçlı bir kız olmuştu.
Amanda bu kılıkta koşabileceği kadar hızlı koşarak kapıyı buldu. Kendini dışarıya atar atmaz da derin bir nefes aldı.
Amanda bir dahakine buraya bir mandal takıp geleceğim diye düşündü. Bir yandan da annesini gözlüyordu. Annesi çıktığı anda o içeriye girecek ve tekrar kendi kılığına dönüp dışarıya çıkacaktı.
Mrs Hicks nihayet dışarıya çıktığında homur homur homurdanıyordu. "Ah, bu kız şimdi nereye kayboldu? Kesin kılığını değiştirmiştir, sağ sal,m eve dönebilirsek bunun hesabını soracağım!"
Amanda kıkırdayarak içeriye girdi. Saklanabileceği ilk yere girip -uzun süre burada kalmaya hiç niyeti yoktu- eski haline döndü. Eski haline döner dönmez koşarak dışarıya çıktı. Mrs Hicks öfkeli bir halde ona doğru gelirken bir yandan da ne kadar endişeli olduğunu saklamaya çalışıyordu. "Nerelere kayboldun yine? Bunun hesabının sorulacağını unutma Miss Hicks."
Amanda suratına masum bir ifade yerleştirip "Dalmışım anne." dedi. "Şimdi nereye gidiyoruz?"